Geçtiğimiz yıl, bir ABD hastanesinin acil servisinde görevli olan doktorlar, korkunç ağrı, gök gürültüsü gibi yoğun bir baş ağrısı, boyun ağrısı ve öğürme şikayetiyle gelen hastanın sorununu araştırdılar. Tomografi, idar testi, tansiyon kontrolü ve fiziksel muayene yapıldı ve sonuçta doktorlar, hastanın zehirlenmediği ya da bilinmeyen bir hastalığı olmadığı sonucuna vardı.
Aslında hasta, dünyanın en acı biberlerinden birini yemişti.
34 yaşındaki hastanın bir yarışmada yemeye karar verdiği “Carolina Reaper” adlı biber, jalapeno biberinden 275 kat daha acı.
Hastanın beyindeki damarların daralması neticesinde yaşadıklarının tedavisi vardı. Sonuçta hasta tam anlamıyla iyileşti.
Dünyada milyarlarca insan, dilde yanma hissi oluşturan, insanların çaresiz bir şekilde içeceğe uzanmasına neden olan acı yemekleri düzenli olarak yiyor. Bazı ülkelerin ise acıya düşkünlüğü çok daha fazla. Türkiye’de günde ortalama 86,5 gram biber tüketimi var. Türkiye bu alanda, acı yiyecekleriyle ünlü olan Meksika’nın (günde 50,95 gram) açık ara önünde ve dünya lideri.
Uzmanlar, bitkilerin zaman içinde acı olduğunu ve memelilerle böceklerin kendilerini yemesini önlemek için acı tadı ortaya çıkarttıklarını biliyor.
Ancak acı tat kuşları korkutmuyor.
Arizona Üniversitesi’nden araştırmacılar, bunun neden acı biber bitkilerinin çok işine yaradığını keşfetti.
Memelilerin sindirim sistemi, biber tohumların parçalıyor ve filizlenmelerini önlüyor.
Ancak, kuşlarda durum bu değil. Tohumlar sindirim sistemlerinden zarar görmeden geçiyor ve dışkıyla, filizlenmeye hazır halde etrafa dağılıyorlar.
Bir teoriye göre mantar ve bakterilerle mücadeleye yardımcı olduğu için acı yiyecekler seviliyor.
İnsanların, acılı gıdaların çürümüş olma olasılığının daha düşük olduğunu fark ettikçe, acıyı yiyeceğin bozulmadığına yönelik bir simge olarak gördüğü vurgulanıyor.
Uzmanlara göre yiyeceklerle yaptığımız her şey, kurutmak, pişirmek, islemek, tuzlamak ya da baharatlar koymak. Hepsi mikroskobik rakiplerimiz tarafından zehirlenmeyi önlemek için.